TÂRİH KITASI
Emr-i Hakk ile Sitanbul’da olan kış bu sene
Belki dünyâ duralı olmadı bu resme şitâ
Üsküdâr ile Sitanbul arası dondu kamû
Rûy-i deryâyı gören kimse sanırdı sahrâ
Bunu kim gördü ki deryâ yüzünün üstünde
Kara yer gibi nice kimse gezer bî-pervâ
Müncemîd oldu soğukdan nefsi insânın
Nice mahlûku halâk eyledi berd ü sermâ
Lafzen ü ma’nen ona dedi Neşâtî târih
“Be meded tondı soukdan bin otuzda deryâ”
YENİÇERİ OCAĞININ KALDIRILMASI
Tecemmû eyledi Meydân-ı Lahme
Edüb küfrân-ı ni’met bunca bâğı
Koyub kaldırmadan iki de bir de
Kazan devrildi söndürdü ocağı (1241/1826) İZZET MOLLA
Dîvan şairleri içinde tarih söylemekle meşhur olan Bursalı Hâşimî ile Adanalı Sürûrî’dir. Sürûrî’ye bundan ötürür Sürûrî-i Müverrih denmiştir.
Tarih söylemekte muhtelif usûller vardır:
a – Bir mısraın bütün harfleri tam olarak hesap edilirse târih-i tâm denir:
Rûhi-i bî-dil didi târihini
Müjde Şâm ehline geldi Hâletî (1011)
Bu beyitin ikinci mısrasındaki bütün harflerin karşılığı olan değerlerin toplamı Hâletî’nin Şam’a gelişinin tarihini veriyor.
b – Yalnız noktalı harfler alınıp hesap edilirse târih-i menkût veya mücevher ya da mu’cem dnir:
Günâhı var ise af ola mu’cemle didim târih
Nasûhîzâde kıldı tövbe kurb-ı Hakk’a azmitti (1218)
c – Yalnız noktasız harflar alnırsa târih-i mühmel veya târih-i sâde denir:
Hurûf-ı sâdelerle eyledim tahrîr târihin
Bekir Ağa kurup sûr-ı tezevvüc ber-murâd oldu (1192)
ç – Bazen mısra veya beyitte fazla ve eksik harfler bulunur. Târihi bulmak için fazlalar çıkarılır, yâhut eksik kalan sayılar doldurulur. Bu gibi târihlere ta’miyeli târih denir.
Çıkarup leşker-i küffârı didim târihin
Belgrad Kal’asını aldı Mehemmed Pâşâ (1152)
d – Bazen de bir mısraın harfleri, tesbiti arzu edilen senenin tam iki mislini gösterir. Buna dü tâ târih denir.
Bâb-ı mülk-i Mısrı Mevlâ açtı alındı Ariş (1214) Surûrî
e – Bazen de târih iki mısra olur ve her biri aynı târihi tesbit etmiş bulunur.
Ben d Nevres söyledim sâl-i zafer târihini (1271)
Kal’a-ı Sivastapol alındı seyf-i harb ile (1271)
f – Bazen bir manzûmenin her mısraı aynı târihi tesbit etmek üzere tanzim edilir: Nevres’in bir manzûmesinin son mıraları:
Hesâb-ı sâli her mısra’da âhenk eyledim Nevres
Tarab da olsa şâyândır edâsı kalb-i insana
Basıldı bu gice takvim-i zîc-i sâle bu mısra’
Hulûl-i sâl-i nev mes’ûd ola Abdülmecîd Hân’a (1263)
g – Bazen de lâfzen ve mânen târih düşürülür.
Lâfzen ü ma’nen Sürûrî söyledim târihimi
Kıldım İstanbul’u bin yüz doksan üç sâlinde cây (1193)
h – Lûgazlı tarihler de tanzim edilir.
Bir iki vü iki delik
Abdülmecîd oldu melik (1255)
Bir mezar taşına yazılmış târih:
Şerha çektim dâğ urdum göz göz itdim sînemi
Sengimi seyreyliyen bilsün vefat târihimi (1055)
Şerha çekmek (۱), dağ urdum(۰), göz göz ettim(٥٥) sözleriyle 1055 tarihi bulunmuş olur.
Çeşmenin Kitâbesi
Mâşâllah
Bu çeşme haznesi tecdîdin eyleyen merhûm
İnçe el-Hâc Mehmed Ağa zevcesi Zeliha’dır
Deyince besmele her derde ider derman
Hayat-ı cümle-i eşyâ kamû mine’l-mâ’dır
Sene 1198 (1783/84) (*)
Emine Hacce zâtü’l-hayr merhûme
Vasiyyet ile itdi çeşme-i icrâ
Gelüb bir teşnegâr didi târihini
Şehîd-i Kerbelâ aşkına iç mâ
1163 (1749/50)(*)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder