Ey serâser âleme sultân Süleymân’ım baba
Tende cânım cânımın içinde cânânım baba
Bâyezîdine kıyar mısın benim cânım baba
Bî-günâhım Hak bilir devletli sultânım baba
…………………………
Bu meseldir söylenür kul günâh işlese nola
Bâyezîd’in suçun bağışla kıyma bu kula
Bî-günâhım Hak bilir devletli sultânım baba ŞEHZÂDE BÂYEZÎD
Ey demâdem mazharı tuğyânı isyânım oğul
Takmıyan boynuna hergiz tavkı fermânım oğul
Ben kıyar mıydım sana ey Bâyezîd Hânım oğul
Bî-günâhım dime bâri tövbe kıl cânım oğul
Tutalım iki elin başdan başa kanda ola
Çünki istiğfar idersin biz de af etsek nola
Bâyezîd’im suçunu bağışlarım gelsen yola
Bî-günâhım dime bâri tövbe kıl cânım oğul K.SULTÂN SÜLEYMÂN
Aldı etrâfı adüv imdâda asker yok mudur
Din yolunda baş verir bir merd-i server yok mudur
Bir aceb girdâba düşdük çâresiz kaldık meded
Âşinâlar zümresinden bir şinâver yok mudur
Cenkde hempâmız olub baş virüb baş almağa
Arse-i âlemde bir merd-i hüner-ver yok mudur HÂFIZ AHMED PAŞA
Hâfızâ Bağdad’da imdâd etmeğe er yok mudur
Bizden istimdâd edersin sende asker yok mudur
Düşmeni mat etmeğe ferzâneyim ben der idin
Hasma karşı şimdi at oynatmağa yer yok mudur
Gerçi lâf urmakda yokdur sana hempâ bilürüm
Lîk senden dâd alan bir dâd-küster yok mudur 4.MURÂD
Şehr-i Edirne ki meca’-ı ehl-i dildir. Vakt-i şitâda kesret-i berf ü bârândan deryâ-yı âb ü gildir. Şuarâdan biri belde-i mezbûrenin kesret-i âb ü gilinden âzürde dil olup bu beyit ile mezemmet itmişdir:
İlâhî lûtf edip kurtar bizi bu şehr-i bâtıldan
Kişi anı ne seyr etsin geçilmez âb ile gilden LÂ-EDRÎ
Şehr-i Edirne şuarâsı bu beyti istimâ’ itdikde münfail ü münkesir olub her biri bir beyitle cevâb didi. Ama cümleden mezkûrun cevâbı müveccih ü vâkı’ oldu.
Şu kim şeytân gibi eyler şikâyet âb ile gilden
Yüzüne yellen anın aslı oddur hazz eder yelden SÂGARÎ (LÂTÎFÎ TEZKİRESİ İKDÂM MATBAASI 1314,s.180.,181,182.)
E y kâdı sana da’vâcı Yezdân olacaktır
Mahşer arasâtında ki dîvân olacaktır
Haşr içre sicillât-ı amel çün bula imzâ
Rüşvet rakamı nâmene ünvân olacaktır
Devrinde yetîmin ki gözü yaşı revândır
Bir gün seni gark etmeğe ummân olacaktır
Rüşvet kemiğin durmaz ilik gibi emersin
Karnın yarılıp bir gün ilik kan olacaktır
Bu sazı ki perdeler altında çalarsın
Sanma ki anın nağmesin pinhân lacaktır SÛZÎ
Lânet etti resûl mürteşiye (mürteşi: rüşvet alan)
Lânet ana ki anı kabûl eyler” Andelîbî (Kastamonu)
Hâne-i uzlet oluptur meskeni miskinlerin
Açılaldan göreyim yıkıla rüşvet kapısı GÜVÂHÎ
Zamânın budur muktezâsı
Yiyesin rüşveti hem yediresin MEÂLÎ
Kadılığı yenir sanan rüşvet yiyici kimseler
Tîz tîz terâkkîler edip sâfî erer rif’atlere MEÂLÎ
Budur âdet ezelden ehl-i mâle
Ki mâla meyl eder bakmaz kemâle ÂHÎ
Eline zer alıp varsan efendi gel buyur derler
Eğer dest-i tehî varsan efendiyi uyur derler Lâ-Edrî
Gör zahidi kim sahibi irşad olayım der.
Dün mektebe vardı bugün üstad olayım der RÛHÎ
Mansıb ile iftihâr etmek öğünmek câh ile
Ehl-i fazla ârdır gerçi şereftir câhile ÂHÎ
Ne kendi eyledi râhat ne halka virdi huzûr
Cihân buldu selâmet dayansın ehl-i kubûr LÂ-EDRÎ
Vâ’iz bizi korkutma cehennemde od olmaz
Yanmağa odun her kişi bundan iledirler AHMED BEY
Bu ne kudrettir ki elifbâyı okur ezberden
Tûtî nâme onun indinde Gülistân gibidir EŞREF
(Topâne Müşîri Paşa’ya)
Denîler bâl-i ikbâlin açıp da yıldıza çıksa
Yine âzâde olmaz dâm-ı şemşîr-i zebânımdan EŞREF
Halâsa çâre yoktur âh-ı mazlûma kulak verme
Dayan bir tekme sen de zevk için feryâd lâzımsa EŞREF
Muîni pâdişâhın birtakım erbâb-ı cinâyettir
Ocak söndürmeyi şimdi sayarlar hüsn-i hizmetten EŞREF
Nasıl asker verir bilmem ki hâlâ duygusuz millet
Gidenler can verir yollarda açlıktan sefâletten EŞREF
Pabuçsuz yüzbaşı çü az mı püskülsüz mülâzımlar
Ayırmaz binbaşı bunlar için bir hisse sirkatten EŞREF
Yemez içmez melektir sanki askerler çırılçıplak
Şehîd olmak için bîçâreler dönmez azîmetten EŞREF
Her kimin şehrine uğradıysa aşkın askeri
Hep imârâtın anın bir demde vîrân eyledi NİYÂZÎ MISRÎ
Gelmiş idi câmiye bir bî-namâz
Sârik imiş kim yiyeyazdı dayak
Söyledi târihini kayyım anın
Kaçdı pâbuç hırsızı yalın ayak 1212 SURÛRÎ
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder